18 Temmuz 2010 Pazar

zümrüd-ü anka

"Ağır ağır ve tok bir sesle konuşmaya başlamış.
-Ben kuşların efendisiyim. Kaf Dağı’nın ardında yaşarım. Herkes Kaf Dağı’nı çok uzaklarda ve ulaşılmaz zanneder ama O çok yakındır. Sen delikanlı, sen kalbindeki iyilikle Kaf Dağı’nın ardına uçarak geldin. Yılanın sözüne bile inanan, hiddetine gem vuran bi delikanlısın. Sen benden iki hediyeyi hakettin. Küçük veliaht;
-Ben senden iki hediye istemem, demiş. -Ben gergef işleyen kızı benim eşim yapmanı isterim.
Kuşların efendisi tok sesiyle kahkaha atmış. Yer gök onun gülüşüyle çınlamış.
-Gergef işleyen kız bir melikedir. Büyük suyun öte yanında oturur. Aşkınla çağırırsan onu, suyun üstünde yürür gelir. İşin sırrı nasıl çağıracağını bilmende.
-Nasıl çağıracağım peki?
-Deniz kenarına gideceksin. Avazın çıktığı kadar bağıracaksın ama sesin çıkmayacak. Gönlünün sesiyle bağıracaksın.
Gel gergefini gerde gel.
Gel kollarını gerde gel.
Yüze yüze gel.
Sonra kuşların efendisi Zümrüd-ü Anka demiş ki;
-Unutma gözle görünen ve gözün göremediği iki evren vardır. Göz hem doğruyu söyler, hem de insanı kandırır. Göz zahiri görür, ama kalpde batını. Batını gözünle asla arama, bulamazsın. Oğlan gözlerini kocaman açmış, dinliyormuş. Şaşkınlıktan ve korkudan konuşamıyormuş. Kuşların efendisi devam etmiş.
-Sana iki hediye vereceğim, demiş ve kanadından rengarenk iki tüy kopartmış oğlana uzatmış. Oğlan şaşkın, tüyleri almış.
-Bu tüyleri sakla ve zor duruma düşmeden de sakladığın yerden çıkartma. Başın derde girince bu iki tüyü birbirine sürt. Ben geleceğim. Bütün derdine derman olacağım. Veliaht elindeki iki rengarenk tüye bakakalmış. Kuşların efendisi;
-Bu iki tüy kardeştir. Biri olmadan diğeri bir hiçtir.
-Gergef işleyen kız ne olacak?, diye sormuş oğlan. O an heryeri çınlatan bir kahkaha duyulmuş.
-Bu genç adam altın gibi bir kalbe sahip, demiş Kuşların efendisi. Ve kanadını bir savurmuş oğlan uyuyuvermiş, kanadını bir kez daha savurmuş Kaf dağı’nın ardına uçuvermiş. Genç veliaht da gözünü sarayın bahçesindeki havuzun başında açmış. Bir de ne görmüş; havuzun başında dünyalar güzeli gergef işleyen kız. Veliaht tek kelime edemeden, kalakalmış. Kız oğlanın gözlerinin içine bakmış ve billur gibi sesiyle şarkı söylemeye başlamış. Sonra birlikte saraya gitmişler. Kırk gün, kırk gece düğünleri yapılmış. Ölene kadar mutlu, mesut, huzurlu yaşamışlar..."

Hiç yorum yok: