17 Ocak 2010 Pazar

Hala bekliyorum

Anton Çehov‘un 150. yaşı
17 Ocak 1860 Çehov’un doğum günüdür. Azak Denizi kıyısında Taganrog’da doğdu. Troçki, Lenin’in doğduğu yer Volga boyundaki Simbirsk için; “İnsanın feodal Rusya’nın dehşetini anlaması için Simbirsk’de doğması gerekir” demişti. Belki Çehov için de “Taganrog’da doğan insan Karadeniz’in halklarını, Rusları ve bütün insanları anlar” demek gerekir.
Çehov dünya tiyatrosunda psişik natüralizmin en usta temsilcisi, hatta çağdaşı Norveçli Henrik İbsen’i bile gölgede bırakır. Hikayelerinde değişen Rusya’yı, küçük insanları, eriyen üst sınıfları, yükselen orta sınıfları Gorki’den daha derinlemesine incelediği söylenebilir.


Cüneyt Gökçer’in “Vanya Dayı”sı
Üç yazar çok yakın dosttu, hatta birbirlerini kurumsal alanda desteklemecesine bu dostlukları sürdü: Kont Lev Tolstoy, tıp doktoru Anton Çehov ve Maksim Gorki. Bu üç insanın nesi müşterekti? Galiba Rus edebiyatının ihtişamını yapan, bu ayrı rüzgârların buluşmasıdır.
Bu hafta Milliyet’in Kitap eki Anton Çehov için önemli yazılar yayımladı. Gelecek hafta Çehov’un dönemini ben de bir yazıyla ele alacağım ama şu kadarını söyleyelim, 150 yıldır eskimeyen, gittikçe daha çok okunan ve çevrilen yazarlar listesinin başında Çehov geliyor. Daima tercüme alanında yaya kalan memleketimizde dahi Çehov’un eserleri iyi ve kötü tercüme örnekleriyle ta başından beri okuyucuların önüne getirilmiş, tiyatrolarımızda temsil edilmiş. 1965 yılında Cüneyt Gökçer’in başrolü oynadığı “Vanya Dayı”yı galiba dönemin seyircileri hâlâ unutamadılar.

Milliyet: - İlber Ortaylı
17 Ocak Pazar 2010

Hiç yorum yok: