24 Ocak 2010 Pazar

Edebiyatın Mozart'ıydı



Çehov “Martı”yı sahneye koyan Moskova Sanat Tiyatrosu oyuncularıyla birlikte.

Babası Azak kıyısında Taganrog’da bakkaliye sahibiydi; hesaplı, cimri, dindar bir adamdı. Oğlunun işini devam ettirmesini her şeye tercih ederdi. Pavel Çehov’un dedesi ise Rusya’nın milyonlarca toprak kölesinden biriydi. Taganrog Rusya’nın Baltık kıyıları gibi dünyaya açılan bir köşesiydi; Azak kıyısındaki şehir Rusların, Tatarların, Kazakların, Yahudilerin ve çağdaş ticaret ile tarımı temsil eden, çalışkan Almanların yığıldığı bir yerdi.
Anton Pavloviç Çehov’un ilginç bir dünyada büyüdüğü bir gerçek. Tıp okudu, kendisi de hastaydı. Rusya ikliminin denizle birleştiği yerlerde verem insanoğlunun başlıca düşmanıdır. Tek istisna Kırım sahilleriydi. Çehov mustarip olduğu veremden yakasını en çok orada kurtarabiliyordu.
Kısa ömründe hikayeleri ve tiyatro eserleriyle edebiyat alanının Mozart’ı sayılacak kadar verimli oldu dense yeridir. Çehov uluslar, kültürler ve zamanlar arasıdır. Çağının hiçbir dramaturgu, ne Henrik İbsen ne August Strindberg ve Bernard Shaw, onun kadar etkili olamaz. Herkes Çehov’da bir sosyal tahlilci, 1905 devriminin arifesinde etkileyici bir yazar arar. Oysa zamanının atmosferi dışında Çehov insanoğlunun derinliğini yakalamayı bilir. Onun karakterleri her zaman bu dünyada vardır. Çizdiği tipler bile her gün etrafımızdadır. Günün hareketsizlik ortamında sıradan konuşmalar yapan insanların iç dünyalarını onun kadar kimse çizemez.
“Vanya Dayı” durgun bir çiftlik ortamında yaşanan çatışan karakterleri anlatır
Çehov’un seyircisi satır arasından felsefe okumayı bilen bir uyanık okuyucu gibidir. “Martı” St.Petersburg’daki ilk temsilinde anlaşılamadı. Büyük tiyatro adamı Stanislavski’nin eline geçince Moskova Sanat Tiyatrosu’nda yüzyılın tiyatro olayı yaşandı.
Çehov tiyatro adamlarını rejisöründen tek repliği olan oyuncuya kadar ayrı bir dünyanın yani bir sanatlar bileşkesinin hizmetkarı yapan yazardır. Tiyatro oyunculuğu; Çehov gibi bir yazar, Stanislavski ve Nemiroviç -Dançenko gibi rejisörlerle gerçek ve muhteşem bir sanat haline geldi. Hâlâ daha Rus tiyatrosu böyle gidiyor. O dünya ile ilişkisi olan Tel Aviv’in, İngiltere’nin tiyatrolarında da bu sanat yaşıyor. Son 30 yıldır tiyatro dünyasının birçok yerde girdiği durgunluktan ancak bu ustalar izlenerek çıkılması mümkündür.
“Vanya Dayı” oyunu durgun bir çiftlik ortamında çatışan karakterlerin bir patlamasıyla sürer; daha doğrusu her şey gene bu çatışmaların üstündeki örtüyle devam eder. Bu görüş ne bir kötümserliktir ne de muhafazakarlıktır. Sakin görünen tabiat ve dünyanın içindeki müthiş kaynamayı görürüz.
Çehov psişik dramanın ustasıdır. Küçük hikayelerinde de aynı ustalık göze çarpar. Ölümsüz karakterler izlenir. Bu karakterlerin bazıları sadece bir toplumsal tiptir. Ama o tipler dahi zihnimizde ve gönlümüzde başka yazarların sözde derinlemesine incelenen karakterlerinden daha çok kalıcı izler bırakır. Tiyatroda ön sıradaki müdürünün ensesine hapşırdığı için hayatı kendine zehir eden ve boyuna özür dileyerek cinnet getiren gibi... Veya şehirde çırak olarak çalıştığı dükkanda ustasından yediği dayak, açlık ve kötü hayattan kendisini kurtarması için “köye-dedeye” adresine mektup yazan çırak çocuğun serencamı gibi...
Malikanesi, yazlığı ve evi hâlâ çok ziyaretçi çeker
Çehov’un karakter ve tiplerinin her biri okuyucuların zihninde hayat boyu yaşar. Çok erkenden benimsenen, çevrilen yazar 1904 yılı temmuz ortasında Almanya’da Badenweiler’de tedavi için yattığı klinikte öldü. Moskova’da bugün müze olan evi, Kırım’daki küçük yazlığı ve Rusya’nın merkezindeki “Melikhova” diye adlandırdığı malikanesi ünlü insanların ziyaret yeriydi.
Kostantin Sergeyeviç Stanislavski (Aleksiyev) yılda sadece birkaç temsil vermek için ünlü Moskova Sanat Topluluğu’nu kuran zengindir. Büyük tiyatro adamının hayatı Çehov’u yorumlamakla anlam kazanmıştır denebilir. Eşi Olga Knipper de bu tiyatro topluluğunun başarılı aktristiydi.
Rusya 1800’lerin sonundan itibaren sanat öncüsü oldu
Doğrusu Çehov’un dönemi büyük tiyatro adamlarının ve sanat koruyucularının zamanıydı. Aynen Stanislavski gibi tiyatroyu koruyan ve topladığı koleksiyonlarla bugün bir tiyatro müzesine adını veren Bahçurin veya Fransız empresyonistlerinin dahi yaşamasını sağlayan ünlü sanat koleksiyonerleri Sçukin ve Morozov gibileri hep bu çevrenin adamlarıydı.
19’uncu yüzyıl sonu ve 20’nci yüzyıl başındaki Rusya sahne sanatlarında ve müzikte eski klasik dönemini tamamlayıp modern dünyanın öncüsü bir ülke haline gelmişti. Bu verimliliği Birinci Cihan Harbi ya da komünist devrim değil, doğrudan doğruya Stalinizm sona erdirmiştir.


Dehalar arasında yaş farkı olmaz
Çehov’un en önemli iki dostu Maksim Gorki ve Lev Tolstoy’dur. Gorki gibi ileride Bolşevik hareketin içinde yer alacak bir yazar ve Lev Tolstoy gibi kilise karşıtı, adaletsiz düzeni tenkit eden ama dünyaya açık mistik bir Hıristiyanın müşterek tarafı nedir? Dehalar arasında Madam de Stael’in dediği gibi “yaş ve cinsiyet farkı olmaz” ve kanımca derin dehalar uyuşmazlıktan çok uyuştukları noktaların etrafında buluşurlar.
100 yıl evvelki Rusya 150 yıl evvelinden başlayan bu ananeyi sürdürüyordu ve bu dehalar camiası
elan beşeriyete ışık tutabilir.

İlber Ortaylı - Milliyet
24 Ocak Pazar 2010

Hiç yorum yok: